Astrolojide Matematiksel Orantı

Astroloji sadece kendine has teknikleri sayesinde değil, aynı zamanda da diğer birçok bilim dalını bünyesine entegre etmiş olmasıyla önemli bir bilgi. Matematik, psikoloji ve felsefe gibi hem sayısal hem de sözel bilimlerle bir arada yürüyebilme yetisine sahip olabildiği gibi, bir de ayrıca rasyonalist eğilimleri temsil etmeyen bilgileri de kendisine refakât ettirebiliyor.

Matematik1Birçok türü bir arada barındırabilmesi astrolojinin belki de en temel yönünü oluşturuyor. Örneğin günümüzdeki matematik anlayışla geçmişteki arasında büyük farklar var. Pythagoras´a göre sayılar kendi içlerinde sembolik anlamlara sahipti; rakamlar yaşıyorlar ve insan ve evrenin ruhuyla bir birliktelik, bütünlük gösteriyorlardı. Antik Yunan´da tüm bilimler – fen, matematik bilimleri ya da sözel bilimler – günümüzdeki katılığa ve sert bir rasyonelliğe sahip değillerdi.

Kullandığımız 360 drc’lik çember -örnek olarak- sadece rasyonel/matematik anlamda mükemmel değildir; aynı zamanda kendine has bir sembolik de taşır. 12 burç ve 12 ev olduğuna göre, 360 drc’lik bir çemberdeki açıların bu dereceyle uyum içinde olması gerekiyor.

Mükemmellik de zaten burada:

360°*1/12=30°,

360°*2/12=60°,

360°*3/12=90°,

360°*4/12=120°,

360°*5/12=150° ve

360°*6/12=180 drc’dir ki, bu derecelerin aralarında hem 30 drc’lik bir uyum söz konusudur hem de bölünmeler belirli bir sırayı takip ederler.

1*2*3*4*5*6 = 720 eder. 720’nin de -aynen 360° gibi- rakamsal değeri (=numerolojide rakamlar toplanıp tek sayıya indirgenir:Matematik2 7+2=9) 9´dur. 9 ise, numerolojide son tek haneli sayıdır ve tamamlanma konusuna karşılık gelir; her şey bitmiş, mükemmele ya da sona ulaşılmıştır. 9 sayısı sembolik olarak evrensele ve onunla bağlantıya işaret eder, çünkü hemen ardından gelen 11 sayısı artık kozmosla ilişkili olarak değerlendirilir. Astroloji de hayatın direkt kendisini sembolize ediyorsa, kullandığımız çemberin maddi yaşamımıza tam olarak karşılık geldiği aşikâr olur. Bu 360 drc’lik çember ve içindeki sembolikler demek ki yaşamımızın ta kendisidir; onda nedene ilişkin cevaplardan daha çok, ne? sorusunun karşılığı/karşılıkları yatmaktadır.

Tekrar başa dönülecek olursa, astroloji demek ki matematiği ve manevî anlamı birbiriyle bağlayabiliyor. Hem rakamları -ki görüldüğü gibi astrolojik çemberimiz, kendi içerisinde tam bir uyum göstermektedir- ve hem de onun “anlamlarını“ bir arada yaşayabiliyoruz. Her şeyden önce bilinmesi gereken, insan denilen varlığın (ve aslında diğer canlıların da) „madde içinde sıkışmış ışık“ olduklarının ayırdına varmaktır; bu durumda ışığın çocukları olan renkleri dahi astrolojiyle bir arada kullanabiliriz. Bunların hepsi birbirleriyle entegre edilebilir ve işledikleri de tecrübelerle sabittir.

Tüm bunlar astrolojinin ne kadar derin ve aslında ne kadar akıl almaz özelliklere sahip olduğunu gösteriyor. Eğitimi hiçbir zaman bitmeyecek, bitemeyecek büyük bir ilim bu. Onun için, astrolojiyi hele ki dar kalıpların ve acımasız tek yönlü rasyonalist düşüncenin içine hapsetmek bizi her zaman içinden çıkılamayacak sorunların içine düşürecektir. En büyük dileğimiz de, bugünkü bilimsel anlayışla astroloji yargılanmasının terk edilmesi ve -aynen astrolojinin yaptığı gibi- gerçeğin birden fazla yüzü olduğunun ve bunların kombine edilmesinin mümkün olabileceğinin görülmesini umut etmektir.

Copyright © Devrim Yılmazer

Resimler

1: Caspar Shott, „Organum Mathematicum“, Nürnberg, 1668

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir